10 Şubat 2014 Pazartesi

Yöneticilerin Günümüzdeki Hastalığı: (Yolsuzluk ve Zülüm)

Yöneticilerin Günümüzdeki Hastalığı: (Yolsuzluk ve Zülüm)

Öyle bir ülke varmış ki:  bu ülkede yolsuzluklar artık şekil değiştirmiş, terazi ve diğer elektronik tartı aletleri, yerlerini; masa başı hırsızlıklara, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklara, ihaleye fesat karıştırmalara, belirli makam ve mevkilere gelerek nüfuz kullanmaya terk etmiş, Öyle ki ;insanların gözüne baka baka onları aldatmanın her çeşidi yaygınlık kazanmış,Üstelik bunu bu ülkede  yapanlar, çok maharetli bir iş yapıyormuş gibi davranıp, ‘ahlakın gücü’ yerine ‘gücün ahlâkı’nı ikame etmişler, sonra da hak-hukuk tanımayıp, kendi insanına dahi zulmün her çeşidini yapar hale gelmişler,




 Yolsuzlukların her türlüsüne bulaşanlarda, şefkat-merhamet kalmamış, acımasız bir insan tipine bürünmüşler, ‘hedefe ulaşmak için her yol mubah’ çizgisinde hareket ederek zalim olup çıkmışlar
.

 Bu ülkede;Sağlıkta idareyi ve inisiyatifi ele geçiren kötü niyetli kişilerin, nasıl çeteleştiklerini, Kanunsuz iş ve işlemlerine yargının ve devletin diğer erklerinin nasıl alet ettiklerini, bu işleri son derece basit ve sıradan bir hale nasıl getirdiklerini gözden kaçmıyormuş ama korku imparatorluğu nedeni ile kimse sesini çıkartamıyormuş.

Biz bu ülkede; Sağlıkta çeteleşmenin idari boyutunu gözler önüne getirip kimse söyleyemiyormuş sadece kendi arralarında konuşuyoruz..  

 Bu  ülkenin Spartaküs adında bir ili varmış bu ilde;bir hekime duyulan kin ve öfke idarecilerin gözünü öylesine  kör etmiş ki. Kurumdaki gizli bir el erkler vasıtasıyla bu hekime ve yakınlarına kötülük etmek için var gücüyle uğraşmaya başlamış,her defasında yanlış hesapları yargıdan dönmesine rağmen, pes etmedikleri gibi kin ve öfkeleri daha da artmıştır.

Çünkü bu işin arkasında spartküs ilinin siyasileri varmış. Bu hekime ceza vermek için ne gerekiyorsa yapılmalıymış.peki ne yapılmalıydı,  önce uyduruktan bir şikayetçi (tetikçi) bulunmalıydı.

Bu kişinin genç olmasına özelliklede  20 li yaşlarda olması tercih edilmeli ve bu  gence  iki satır dilekçeyle spartaküs ilinin Sağlık Müdürlüğü kurumun hasta hakları birimine başvurulması sağlanmalıymış.

 Sizce bu ihbar yapılmışmıdır? Evet aynen yapılmış  ve gencin dilekçesi aynen şöyledir; Ben bundan yaklaşık 6-8 ay önce …………….Güzellik Merkezine gittim.

   Orada Dr………falanı  gördüm ve bana yüzümdeki sivilcelerin geçeceğini söyledi. Bana 6 seans “IŞIN TEDAVİSİ” görmem gerektiğini söylediler, 2 seans tedavi gördüm, ancak yüzümdeki sivilceler kaybolmadı gibi daha da arttı. Bende tedaviden vazgeçerek paramı istedim. Ancak ödediğim parayı geri vermediler, vs. vs.”
 Sonrası şöyle; spartaküs ilinde  kardeşi avukat olan bir doktora görev verilir.yani soruşturmacı tayin edilir.

       Buraya kadar normal gibi gözüküyor değimli ? Ama  muhakkik şikayetçinin müdahil avukatı gibi davranarak bu genci rapor almak için sağlık kurumlarını gezdirerek rapor almaya çalışmış ama kurumlar buna göz yummayınca soruşturmacı çılgına dönerek doktora daha fazla saldırmaya başlamışlar Öncelikle bu doktorun işyerinde  çalışanları hakkında 657 SAYILI DEVLET MEMURLARI YASASINA GÖRE SORUŞTURMA AÇILMIŞTIR. 

 Buna kargalar gülüyormuş.Bu ülkede ilkler yaşanmaya başlamış çünkü liyakatsız kişiler iş başında olduğu için  657 DMK ile özel kurum çalışanlar sorgulanıyormuş. 657DMK ayaklar altında neden süründüğü belli olmuş.Hani haksızlarda sayılmazlar 4/B li çalışanlar iş güvencesi açısından 4857 kanuna tabi ise ve 657 DMK ya göre sorgulanıyorsa bunu da bu kurum idarecileri özelde çalışana uygulayabileceklerini düşünmüş olmalılar !!!

 Özel bir kuruluş çalışanı  devlet memuru değildir 4857 kanuna tabi kişilerdir. Ama idare güç bende mühür bende ben yaptım oldu memur olmadığı halde sorgularım diyerek hatalar serisine devam ediliyormuş  Evet yanlış okumadınız!!! Hani herkes hakkında 657’e göre işlem tesis etme alışkanlığı varya bizim hikayedeki idarede, sisteme uyar ve işlemi  bu şekilde tesis ettirler .

 Oysaki yüce dinimiz ne diyor: (2 Bakara 279)’da da ifade edildiği gibi haksızlık etmek de yok, haksızlığa uğramak da.’ Aksi takdirde bu davranış kınanması gereken değişik bir yolsuzluktur
İşin daha da tuhafı; Ortada bir kamu zararı yada suçtan kurum zarar görmediği halde, spartküs ilinin  Sağlık Müdürlüğü kendini muhbir yerine koymuş, oysaki kendini muhbir olarak gören  idarenin Müdahil olma hakkının bulunmadığı, üstelik şikayetçi (tetikçi) gencin hiçbir duruşmaya katılmadığı ve tüm duruşmalara muhbir idarenin avukatları girmiş, bu davada doktorun ceza alması için; kurumun tüm işlerini bir yana bırakan  avukatlar,hekimin ceza alması için adeta çırpınan, çaba harcamaya devam ediyormuş  

Hadi tahmin edin, Kim olabilir bunlar? Spartküs ilinin sağlıktan sorumlu kurum temsilcileri ve avukatları imiş İşte, Sağlık Personeline Hukuki Yardımın son versiyonu yada 659 S.KHK ile Bakanlık Politikasının geldiği son nokta bu olmuş. Bu ilde(Spartaküs)  ve ülkede Siyasileri arkasına alıp terör estiren bir idarecilik anlayışı istemiyoruz  diye feryad figan eden sağlık personellerinin sesini kim? Ne zaman duyacak acaba? Anladık hırsız sizin hırsızınız Yoksa !!! Zalim benim zalimim denilerek  zülüm edilmeye  devam mı edilecek?

Bu ülkede son on yılda sağlık personellerini gözünün üstünde kaş var denilerek  masa başında cezalar verilerek çalışanlar üzerinde korku imparatorluğu kurulmuş kamu personeli adına korumak görevi olan sendikalarda yan ve yandaşlık adına bu olaya göz yummuş.Öyle ki sağlık çalışanın yerinin değiştirilmesi ve ceza verilmesi için idareye yazı bile vermişler vah bu ülkedeki sağlık çalışanlarına. Ama unutmayalım ki (Hz. Muhammed S.A.V' nin bir hadisidir.) oldukça da doğru bir tespittir.insanlar hak ettikleri  şekilde yönetilirler şeklinde buyurmuşlardır.

Bu ülkede idareciler; Dünya menfaatlerine gömülmeleri, lükse israfa düşkünlükleri, refahı tercih eden yaşayışları, onlara Allah’ı unutturmuş bilerek veya bilmeyerek başkalarının hakkını gasp eden, yolsuzluk yaparken bile utanmayan ‘yüzsüzler güruhu’ oluşmuş, irtikap ettikleri cürümler ‘vakıayı âdiye’den sayılmış, hesaba çekilip cezalandırılacakları yerde, hâlâ itibar görmüş olmuşlar.
 Hepimizin yaptığı gibi bunca uğraştan sonra Mazlumlar da bu yolsuzları, ‘mutlak âdalet’in tecelli edeceği o ‘hesap günü’ne havale etmekten başka çareleri kalmamış

Bu ‘ölçü ve tartı’ya hile karıştırıp yolsuzluk yapanların fikri yapıları, ‘dindarlık sembolleri’ onları frenleyememiş, hırs ve ihtiraslarının kurbanı olmuşlardır. Suret-i haktan görünerek muhataplarını aldatma sanatları geliştirmişlerdir. 
 Bu ülkede kurumları yönetmeye talip olanlar adaletten haktan bahsederken bu ülkede en fazla yolsuzluk bu dönemde olduğu bu devlettin kayıtlarında mevcutmuş.Ölçünün ayarı çok mecrasından o kadar kaymış ki haram helali aştığı için her şey normal olarak adledilir olmuş.
 Oysaki İslam dini bu konuyu o kadar güzel özetler ki;
 Veylünlil mütaffifîn “Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!” ( mutaffifîn kelimesi “alırken dolgun, tam, satarken ise eksik ölçenler” demektir.)
            Aldatanlar aslında aldananlardır, ancak muhatap anlamasa da, kişi neyi, niçin ve nasıl yaptığını çok iyi bildiği için yaptığının hesabını verecek, yapılan kötülük ve aldatma yapanın yanına kâr kalmayacaktır.

 Nitekim Peygamber Efendimiz “Aldatanlar bizden değildir” buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de vurgulanan husus, insanların aldatılmasının çirkinliğidir; artık bunu kim ve nasıl yaparsa yapsın, söz konusu eylem, sahibini azabın ortasına itecek sonuçları verecektir.

  Ellezîne izektâlû alennâsi yestevfûn “Onlar insanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam ölçerler. Onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksiltirler.” Alırken de insanlar aleyhinde, onları mağdur ederek, kandırarak veya onlar üzerinde baskı kurarak bu işlemin gerçekleştirildiği anlamını vermektedir.

 Son Söz olarak ; Oysaki hayat sanıldığı kadar uzun, oturduğumuz yerlerse o kadar sağlam ve güvenli değil. Aynı kurumda, aynı amaca hizmet için var olması gerekirken, sağlık personelini değil de O’na İftira atıp asılsız şikayetlerde bulunanları mahkemede savunan bir zihniyetten ve ceza vermeye yatkın kişilerde başkasını beklemek abeste iştigal olsa gerek Kötü kalpten iyi söz çıkmaz…Aşık Hüdai ne diyordu
 
Gel Haktan Ayrılma Hakkı Seversen
Nefsini Islah Et Er Oğlu Ersen
Hüdai İncinir İnciden Versen
Ne Kimseden İncin Ne Eli İncit
 
                                                                                     Saygılarımla
                                                                                  Hüseyin AYHAN
                                                                                    Genel Başkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder