10 Şubat 2014 Pazartesi

14 MART TIP BARAMINI 14 NEDENDEN DOLAYI KUTLAMIYORUZ

14 MART TIP BAYRAMINI OLUMSUZ 14 NEDENDEN DOLAYI KUTLAMIYORUZ.

Değerli Sağlık çalışanlarının tıp bayramını Sendika olarak kutlamıyoruz. Taşra teşkilatlarımızda da aynı uygulamayı yapıyoruz.
Adı Bayram aslında; bayramlar insanların en güzel günleridir. Mutluluklarını paylaştığı, hüzünlerini unuttuğu günlerdir. O güzel günlerde insanlar hep gülümserler , birlik beraberlik ve  mutluluk içindedir.
Ama gelin görün ki  bayramlar, sağlıkta hizmet veren hiç bir sağlık çalışanı için  mutlu  günler değildir. Son yıllarda  Neoliberal ekonomi patronları ve onun yandaşları  mutlu olsun diye, özellikle sağlıkta hizmet veren, her kademesinde hizmet üreten tüm sağlık çalışanları mutsuz edildi.
Sağlık çalışanlarının huzur içerisinde hizmet üreteceği bir ortam olmaktan uzak, özlük hakları, mali açıdan hep ötelenmiş ve önyargı ile karşı karşıya bakılmıştır.
Klasik ve en iyi bildiğimiz bir söz olan “halka hizmet, hakka hizmettir ”  sözü kullanılarak vatandaşın ve sağlık çalışanın duyguları çalınmış ümitleri kaybettirilmiştir.
Bakınız dünyanın en büyük internet ansiklopedisi wikipedi de sendikanın anlamı nasıl tanımlanıyor; "Sendika, çalışanların ortak hak ve çıkarlarını korumak, sorunlarını çözmek için kurulmuş ekonomik öğeler taşıyan, devlet, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerinden bağımsız örgütlerdir."bkz(http://tr.wikipedia.org/wiki/Sendika) 
Biliyoruz ki yukarıdaki bu tanım nedeni ile Türkiye’deki ve dünyadaki tüm sendikaların tüzük ya da bildirgelerinde belirttikleri ana amaçlarının özünü oluşturmaktadır. Peki amaç bu kadar net iken sağlık iş kolunda Türkiye'de neden 21 adet kamu sağlık çalışanları sendikası faaliyet göstermektedir?
Amacı sağlık çalışanlarının ortak hak ve çıkarlarını savunmak, sorunlarını çözmek, devlet ve siyasi parti örgütlerinden bağımsız örgütlenme ise neden 21 adet sendika var. Neden tek ve büyük bir mesleki örgüt değil de 21 adet sendika faaliyet gösteriyor…
Aktif Sağlık-Sen Sendikası olarak neden Kurulduk: Sendikacılığın gerçek çizgisinden çıkmasına sebep olan bu sorunun temel cevaplarından birisi, "11 ağustos 2012" tarihli milliyet gazetesinin resmi sitesinde şöyle yazılmıştı. "En büyük konfederasyon olan Memur-Sen,  Ak Parti’ye yakınlığıyla biliniyor. Türkiye Kamu-Sen’in ise MHP’ye yakın olduğu belirtiliyor. Üçüncü büyük konfederasyon olan ve çok sayıda yöneticisi KCK soruşturması kapsamında tutuklanan KESK’ in BDP başta olmak üzere diğer sol ve sosyalist partilere yakın grupları içerdiği ifade ediliyor. KESK’ in içinde CHP’ye yakın örgütlenmelerin bulunduğu da ifade ediliyor. Dördüncü büyük konfederasyon olan Birleşik Kamu-İş’in ise CHP içindeki “ulusalcı kanat” ile İşçi Partisi’ne yakın bir çizgide bulunduğu kaydediliyor"…Bkz.
"http://ekonomi.milliyet.com.tr/memurlarin-68 sendikali/ekonomi/ekonomidetay/11.08.2012/1579312/default.htm"
 Hali hazırda sendikaların durumuna bakılırsa; sendika yöneticilerinin öncelikleri listesinin en sonunda ancak yer bulabilmektedirler... Aktif Sağlık-Sen Sendikası bu tablonun değişmesi için, Türkiye'deki tüm sendika üyelerinin daha bilinçli olmasını sağlamak ve farkındalık oluşturmak, siyasi bir çizgi olmadan sendikacılık yapmak ve bunu ispatlamak için kurulmuştur.
Aktif Sağlık-Sen Sendikası olarak; Aslında herkes tarafından bilinen şu ezberi bozacağız: Sendika tepe yöneticilerinin çizdiği ideolojik rota ve o rotada kalma gayretleri, üyelerin çıkarlarına kıyasla daha ön planda tutulmaktadır.
Sendika yönetiminin İdeolojileşmesinin tek sebebi ise siyasi rant ve varlığını koruma içgüdüsüdür.
Bu içgüdü sendika yöneticisini; üye odaklı sendikacılık anlayışından, siyaset ve siyasetçi odaklı yöneticilik anlayışına sürüklemektedir.
Bu anlayış ile mevki ve makamlar alınarak siyasetin gücü kullanılacak, bu gücün kullanımı karşılığında ise özgür eylem ve pazarlık gücü teslim edilecektir.
Ama birileri bu sözü çok iyi kullanarak kendilerine makam, yan ve yandaşlara koltuklar servis etmişlerdir. Bunu da hakka ve halka hizmet olarak lanse etmekten geri kalmamışlardır. Geçmişte tam gün memnuniyetini %90 larda gösterenler şimdilerde” Tam Günde Barış” kelimesini duydular ve hemen tam gün başarısız olmuştur şekilde beyanlara başladılar bile….
 Hizmeti alan halka verilen hizmetin sınırı farklı yansıtılmış ve sağlık çalışanlarının kişisel haklarında verilen hizmetin içerisinde olduğu olgusu hakim  kılınmıştır.
184 sabim hattına gelen ihbarlarla kişiler gereksiz soruşturmalar geçirmiş ve cezalar verilmiş olunmasına rağmen, kanun koyucu ve uygulayıcı bakanlık bu konu ile ilgili Düzenli Önleyici Faaliyetler  ile ilgili hiçbir açıklama ve dönüşüm bilgilendirmesinde bulunmamış, sadece gelen ihbar sayıları ifade etmiştir. Evet bu nedenle şiddetin ve mobbing’ in baş aktörü Sağlık Bakanlığı ve onun taşra teşkilatlarındaki yöneticiler olmuştur.
Gerçekliğine bakılmadan yapılan soruşturmaları ve verilen cezaları fırsat bilen bazı densizler, sağlık çalışanlarına saldırıyı kendinde verilmiş bir hak gibi görmüşlerdir…
 Yine, kendisi de sağlık çalışanı olduğu halde, bunu unutan bazı idareciler, kurum dışından bir yerlerde aldığı “gaz” ile diğer mesai arkadaşlarının hakkına saldırır ve onlara uyguladığı haksızlıklarla çalışma hayatını zehir eder olmuşlardır. 
2010 yılından bu yana sürekli 14 Mart Tıp Bayramını neden kutlamadığımızı yazılar yazarak sitelerde yayınladık, ilgili bakanlıkla paylaştık. Bir önceki yıl yazımızda    “ 14 Mart Tıp Bayramına 10 Gün Kala 14 Mart Tıp Bayramını Kutlamıyoruz” diye yazmış, gerekçelerimizi belirterek bu günü kutlamamıştık. Çünkü bu gün sağlık çalışanı için değil birkaç yan ve yandaş için düzenleniyordu.
 Bu yılda böyle olacağı için Sağlık çalışanlarının 14 Mart tıp bayramını kutlamıyoruz.  Unutulmamalıdır ki sadece “sıkıntılar paylaştıkça küçülür, sevinç ve mutluluklar paylaştıkça büyür”
 14 Mart 2013 tarihinde aşağıda yazacağımız 14 nedenden dolayı bu bayramın kutlaması mümkün görünmemektedir. 663 KHK da sağlık bakanlığının parçalı yapıya getirilmesi ile sağlık çalışanının yükü 5 kart daha artarken baskılar, mobbingler, sürgünler yaşatılırken %1 in mutlu olduğu %99 mutsuz olduğu bir yapıda 14 Mart Tıp Bayramı Kutlaması Sendikamıza göre mümkün görünmemektedir.
 Bu camiada çalışan meslektaşlarım için sevinçli ve mutlu haber verip paylaşmak isterdim. Ama malesef önümüzde daha karmaşık bir tablo var. Bunu dillendirmesi gereken yetkili ve sayısal üstünlüğü elinde bulunduranlar bunlardan bahsetmekten çekinmektedir.
2010 yılında başlayan süreç ile birlikte ülkemizde meslekler vasıfsızlaştırılıp sağlık mesleklerini herkes yapar mantığına dönüştürülmesine karşı çıkmayanlar,  taşeronlaşmadan ve sağlığın özelleşmesinden, ticarileşmesinden bahsetmesi mümkün görünmemektedir.
Sağlık çalışanının muayene olmadaki üstünlüğü bile yokken, sağlık hizmeti sunmasından nasıl bahsedebiliriz?
Aktif Sağlık-Sen Sendikası olarak “ Sağlık  Çalışanlarına  Artık Uyanın” diyor;  içi boşaltılmış 14 Mart Tıp Bayramını Kutlamamaları gerektiğini, bu günde hatırlanıp diğer günlerde her türlü sıkıntıya reva görülürken, hakaret edilirken, insan onuruna yakışmayan, sosyal hayatı etkileyen nöbetler yazılırken, bu kadar sorunun yaşandığı bir camiada “ 14 Mart tıp bayramı kutlamalarını” istemiyoruz. Biz Aktif Sağlık-Sen olarak bu yıl 14 Mart Tıp Bayramı Kutlamalarını yapamayacağımızı, bunun dışındaki günlerde çiçeklerini sunacağımızı ve sorunlarına çözüm arayacağımız deklare ediyoruz.
Biz Aktif Sağlık-Sen olarak; Sağlığın bir ekip işi olduğunu sağlıkta çalışan yöneticisinden  hizmetlisine, doktorundan hemşiresine kadar herkes için, alınan döner sermaye ve ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, vergiden muaf olmasını ve adil bir şekilde dağıtılmasını, sağlıkta şiddetin, sağlıkta yöneticiler tarafından yapılan mobbinglerin, sözlü şiddetlerin sona erdirilmesi, sürgünlerin, kurum içi yer değişikliklerinin keyfi olarak yapılmamasını, tüm bunların son bulması istiyor ve yöneticilerden talep ediyoruz. Artık sağlığı yönetenler başarısız olduklarını kabul etmeli, sağlığı yönetenler artık sese kulak vermelidirler.
Artık makamlarında oturanlar dik duruş sergilemeli, kimsenin arkası önü yanı olmaktan vazgeçmeli ve haksız uygulamalar karşısında susmamalı, şeytanın avukatlığını yapmaktan vazgeçmelidir.
           Ey Sağlık Çalışanı “Susmak hiç bir şeye çare değil artık uyanın ve kendinize gelin” Kimse kimseyi baskılayamaz ve gereksiz uygulamalar yapamaz. Dik duruş başarının altın anahtarıdır. Ama biz sağlık çalışanları maalesef rahatını düşünen, yerlerini ve konumunu kaybetmek istemediğinden kişisel çıkarlar yüzünden camiamızı çekilmez hale getiriyoruz.
1-Herkese sağlık:
Sağlığı ticarileştiren, sağlık hizmetlerini metalaştıran,
eşit-ücretsiz-nitelikli sağlık hizmetinin önündeki öncelikli engel olan
 sağlıktaki bütün katkı-katılım payları ve ilave ücretler kaldırılmalıdır.
Sosyal  Güvenlik  Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nde yer alan ve vatandaşların sağlık hakkını engellemenin yanı sıra hekimlerin mesleki  ve klinik bağımsızlığını yok eden bütün kısıtlamalar kaldırılmalı. 
2-İş ve Ücret Güvencesi Yetersizliği:
Mesleki, kişisel ve ailevi yaşamı olumsuz etkileyen
mecburi hizmet ve geçici görevlendirmeler başta olmak üzere
çalışma yaşamındaki anti-demokratik uygulamalar kaldırılmalıdır. 
3-Can Güvencesi:
Sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkını güvence altına alacak
 düzenlemeler ile sağlık ortamlarının şiddetten arındırılması için Türk Ceza Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılmalıdır. 
4-Sosyal ve Özlük Hakları:
Bütün sağlık çalışanlarının nöbet ertesi izin hakkı
istisnasız olarak uygulanmalı,
 40 saatlik haftalık çalışma süresi ile nöbetler de dahil olmak üzere
çalışma süresi 50 saati geçmemelidir.
Normal poliklinik hizmetleri için vardiyalı çalışma uygulamaları kaldırılmalıdır.
 Sağlık Çalışanlarının meslek hastalıkları ve iş kazaları
bilimsel temelde ele alınmalı yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
 5-Emeğin karşılığı yaşanabilir ücretin Olmaması:
Kamuda çalışanların ücretleri, 
iş güvenceli tek bir işte çalışarak insanca yaşamaya, mesleki gelişimi sürdürmeye yetecek, emekliliğe yansıyacak biçimde düzenlenmelidir.
 6- Döner Sermaye Ücretlerinin Emekliliğe Yansıtılması:
 Sağlık çalışanları arasında dayanışma yerine rekabete yol açan, işimizi değersizleştiren ve hastaları “puan”a dönüştüren mevcut “performansa göre ücretlendirme” sisteminden ivedilikle vazgeçilmelidir. 
7-Nitelikli Sağlık Hizmeti Sunulamaması:  
Hastalara yeterli süreyi ayırabilmek başta olmak üzere işimizi nitelikli ve hizmetin gereklerine uygun yapabilmemize ilişkin mesleki tanımlama düzenlemeleri yapılmalı, kamuda ve özel sektörde hastalara yirmi dakikadan daha kısa süre içerisinde hekim randevusu verilmemelidir. 
8-Alo 184 Hattı Sorunu:
 Hekimleri ve sağlık çalışanlarını kamuoyu ve hastalar nezdinde küçük düşürücü tutum ve söylemlere son verilmeli. Alo 184 Sabim Hattı’nın faaliyetleri öncelikle durdurulmalı ve akıbeti sağlık çalışanlarının örgütleriyle birlikte değerlendirilmelidir. 
9-Farklı İstihdam Modelleri İle Çalıştırılma:
Kamu sağlık kurumlarında sözleşmeli, döner sermayeden sözleşmeli, vekil, taşeron işçi adı altında her türlü güvencesiz çalıştırmaya, esnek-kuralsız, fazla çalıştırma ve angaryaya son verilmeli;
 taşeron şirket çalışanları da içinde olmak üzere sağlık çalışanlarının tamamı devlet memuru statüsüne kavuşturulmalıdır. 
10-Sağlık Çalışanlarının Mesleklerin Görev Tanımları Netsizliği:
 1219 sayılı kanunda meslek tanımları 2011 yılında yapılmasına rağmen
halen meslek tanımlarına uyulmamakta ve her meslek gurubu bir diğerinin işini yapabilmektedir.
 Bu işleme son verilerek istihdam planlaması yapılmalıdır.
11-Meslekler Arası Görev ve Yetki Karmaşası:
 Halen YTKİY de sağlık meslek ehillerinin görev yetkileri net değildir.
 Dolayısı ile kurum amirinin direktifi ile sağlık çalışanları
haksız ve cezai uygulamalara maruz kalmaktadır. 
12-Sağlık Meslek Standartlarının Olmaması:
 Ülkemizde sağlık insan gücünün planlanması ve
 Meslek Standartları ilgili meslek derneklerinin, Sendika, Oda v.b
tarafların katılımıyla bilimsel olarak yapılmalı,
 insan gücünün yetiştirilmesi sırasında sağlık çalışanlarının eğitiminde niteliği yok sayan uygulamalara ivedi olarak son verilmelidir.
 Halen sağlık personeli yetiştiren Sağlık Meslek Lisesi
/Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulları, fakültelerin öğretim elemanı,
 donanım vb. eksiklikleri giderilmelidir.
Sağlık personeli Sağlık Meslek Lisesi
/Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulları, fakültelerin yetiştiren fakültelere, kapasitelerinin üzerinde öğrenci alımına ivedi olarak son verilmelidir.
Tıp fakülteleri hastanelerinin ekonomik, yönetsel ve akademik özerkliği korunmalıdır. 
13Meslek Odasının Olmaması:
Anayasanın 135 maddesine rağmen halen ülkemizde
 Tabip, Eczacı, Diş Hekimleri dışındaki sağlık mensuplarının meslek odası yoktur.
Bu konu ülkemizin Başbakanı Sn. Recep Tayip ERDOĞAN tarafından söz verilmesine rağmen 11 yıl içerisinde gerçekleştirilmeyen bir vaadidir.Bu vaadin yerine gelmesini bekliyoruz. 
14-Taşeronlaşma:
Sağlık alanında çalışmayı ve işyeri hekimliğini taşeronlaştıran,
sağlıkçıların her düzeydeki eğitimini (işyeri hekimi, hemşire vb) yetkin olmayan özel sektör girişimlerine açan, sendika ve meslek örgütlerinin yetkilerini yok eden, ilgili dernekleri muhatap almayan uygulamalardan vazgeçilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder